Ayna Nöronlarımız ile Birbirimize Bağlıyız!
Bir film izlediğimizde aktörün üzüntüsüyle üzülmemiz, mutluluğu ile mutlu olmamızın artık bilimsel bir açıklaması var. Birbirimizin duygularını kendi beynimizde kopya ediyoruz. Bu nöronlar, birinin beden dilinden ne hissettiğini algılayıp, empati kurmamızı sağlıyor. Ayna nöronların insanlardaki etkinliğinde iki özelliği öne çıkmaktadır; gözlemlenen hareketin algılanması ve hareketin taklit edilmesi...
Yüz kaslarımız, başkalarının mimiklerini izlerken birkaç milisaniyede etkinleşmektedir. Birinin beden dilini gözlemlediğimizde beynimize öyle sinyaller gidiyor ki, bu durum kendi yüz kaslarımızın, aynı dilde etkinleşmesine ve bedensel haritamızın değişimine kadar varabilmektedir. Böylece kişi karşısındakinin duygularını kendi duyguları gibi algılayabilmektedir. Dokunma için de benzer bir durum geçerlidir. Biri bize dokunduğunda, beynimizin duyusal bölgesinde bulunan somatosensör korteksteki nöron uyarılmaktadır. Aynı olayı gözlemlediğimizde de, beynimizde aynı bölge uyarılmaktadır. Dokunma ve ağrı reseptörlerimizle bize dokunulmadığının farkında olsak da, bu uyarılma karşıdaki kişiyle empati kurmamızı sağlamaktadır.
Bu muhteşem etkileşimin en güzel tanımını nörobilimci Vilayanur Ramachandran yapmıştır. TED konuşmasında ayna nöronları şu şekilde özetliyor:
İnsan aklı ile deneyimler ve bilinçlerin arasında hiçbir ayrım yoktur. Tüm insanlar ayna nöronları ile birbirine bağlıdır. Birine dokunduğumuz zaman araya giren tek şey deridir, deriyi aradan kaldırırsak dokunma hissini aklımızla deneyimleriz. Bu bağlamda, diğer insanlar ile olan aradaki bariyer yok olur. Diğer insanlardan bağımsız tek başına dünyayı gözlemleyen, insanları gözlemleyen bağımsız bir benlik yoktur. Ayna nöron sistemi insanların birbirleri ile arasındaki bariyeri yok eder. Bu soyut metaforik anlamda değil. Bunlar bizim temel sinirbilim anlayışımızdan ortaya çıkar. Gerçekte insanlar, sözcük anlamıyla nöronları ile birbirine bağlıdır.
Gözlemleyen kişi, gözlemlediği kişinin parçası olurken aynı durum gözlemlenen kişi içinde geçerlidir. Birey karşısındaki kişinin parçası olurken, karşı tarafta bireyin parçası olmaktadır. Akıllarımızı ve duygularımızı birbirine bağlayan bu sistem ile karşılıklı duyguların paylaşılması insan doğasına temellenmiş, birbirine bağlı bir grubun parçası olduğumuzu algılamamızı sağlamaktadır.
Yoga’nın kelime anlamı olan birleşmek-bütünleşmek tanımını doğrulayan ayna nöronlar, toplulukla veya eğitmenle birlikte yapılan çalışmanın verimini de onaylamaktadır. Yoga akışı esnasında uygulanan bedensel hareketler(asana), birlikte alıp verilen nefes(pranayama), verilen telkinler önce kendinle bütünleşmeyi sonra karşındakinin senden farklı olmadığını ayna nöronlar vasıtası ile ön kortekse aktarmaktadır. Böylece empati gücündeki gelişme, kendin için istemediğin bir şeyi başkasına yapma potansiyelinde azalma sağlayacaktır.
Önce kendin, sonra bütünün hayrı için
BİRBİRİMİZE BAĞLIYIZ!
Comments