Gelişi güzel alınan yetersiz nefes alış verişler; kişinin gerçeklikten uzak ve var oluşunun henüz bilincinde olmamasını anlatır. Bizler doğum anında mükemmel çalışan nefes alış verişimizi ilerleyen zamanda bozdukça kendi gerçek doğamızla/ gerçek varlığımızla bütünün bağlantısını kopartırız.
Kesik, sık aralıklı, düzensiz ve yetersiz nefes alışlar ayrılık bilincinin yoğunlaşmasıyla değişken, göreceli ve sanal olan her şeyin gerçek gibi algılanmasına sebebiyet verir. Her bir duyusal bağımlılık arzunun, ihtirasın ve maddeye duyulan şehvetin daha da artmasına yol açar. Üstelik içgüdüsel hazların arayışı, içgüdüsel isteğin yerine getirilmesi için kaygı duyulması, hazların göreceliliğin anlaşılmasına izin vermemek acıyı deneyimlemeye mecbur bırakır. Bu durumda yalancı kişilikler gerçek ben gibi algılanır. Eşyalar ve kişilerle özdeşmeler ve eş tutmalar başlar. Gerçeklik, zaman, mekan ve evreni algılama tamamen birbirine karışır.
Düzensiz ve yetersiz nefes alışverişleri; kişinin bireyselliğini, egosunu ve kendini değersiz kabul etmesinin bilinçliliğidir. Bütünün hissiyatından kopmak, bireyseliğin ortaya çıkmasıyla belirginleşir. Birey, kendini organik olarak evrenden ayrı olduğu zanneder. Acı ya da haz almaya endeksli yaşama arzusu ile bulunduğu durumu koruma arzusu düzensiz ve yetersiz nefes alış verişlerden dolayı ortaya çıkan etkilerdir.
Eksik solunum yapan kişi bireyseldir. Sadece kendi durumu ile ilgilidir. Bu durumun oluşturduğu hormonsal salgılamalar sonucunda devamlı korku ve endişe duyumsar. Bütünden kopuk olma; hayata yapışmak, ölüm ve gelecek korkusuyla, sahip olduğu ve sahip olacağı beklentisinde olduğu şeyleri kaybetme kaygısını beraberinde taşır.
Eksik nefes alışlarla oluşturamadığı bağlantısızlık yüzünden;ben evrensel değilim, bütünün benden haberi yok, ben yalnızım ve çaresizim anlayışını genişletmeye devam eder. Bazı şeylerden hoşlanmak, bazılarından nefret etmek, bazılarından uzak durmak ve bazılarından kendini korumak iç programı ile varlığını devam ettirmeye çalışır.
Sıradan, yüzeysel, kontrolsüz, sığ ve yetersiz nefes alıp vermenin yarattığı, ya da bu bilinç seviyesinin mecbur bıraktığı sahiplenmelerin sonucu olarak sıkışıp kaldığı dualistik düşüncenin ve bunun yarattığı tesirlerin içinden çıkıp akamamaktadır. Bu yüzden sevgi- nefret, acı-haz, ölüm-yaşam gibi dualistik algılamalar içinde, otomatizmal davranışlar sergiler.
Bireyin bütünle oluışması gereken temasının odak noktası nefesidir. İyileşme ancak genişlettiği bakış açısı, farkındalık ve bilinç seviyeşi oluşması karşılığında otomatik oluşan kontrollü ve kapsamlı nefes alışlara geçmekle mümkündür. Ya da nefesini kontrol altına alarak yüksek bir nefes performansına ulaştığı anda bütünle bağlantıya geçer, Bütünü hissettiği oranda yalnızlığı ve çaresizliği, yaşamsal zorluğu ve acı algılaması azalır.
Acıyı deneyimleyen kişi sadece kendine değil, diğerlerine de acı trasfer eder. Çünkü acımızı başkasına taşıma eğilimimiz vardır. Kişisel acı hissiyatı, toplumsal bir problem haline gelir. Kişisel egolar, toplumun egosu olarak ortaya çıkar. Kişinin hoşuna gidenlerya da gitmeyenler, acı ve hazzın taşınılabilir nitelikte olmasından dolayı nefes ve düşüncesini kontrol edemeyen kişileri etkileyerek toplumu benzer bir anlayışa çekebilirler
Diyafram nefesine geçmeye başlayan kişi, etkileşme sürecinde düşünce biçimini değiştirip acı deneyimi ihtiyacından özgürleşmeden önce, düşüncelerini toplum bilinci etkileşmesinden uzaklaştırılması ve çıkmaz sokaklarda dolaştırmadan tekrar eve getirmesi gerekmektedir.
Kapsamlı diyafram nefeslerinin psikomatik etkileri birlik bilincini oluşturmaya başladığında, düşünceler dış dünyanın karmaşasından geri döndürülmeye ve teker teker analiz edilmeye başlanır. Kişi bu dönemde önce kendi varlığını ve var oluşu sorgular. Ortaya çıkan neden?, niçin?, nasıl? sorularına, dinlerin ve felsefelerin içinden kendi gerçekliğine ait cevapları arar. İlgi ve yaşam alanını bir süre için bilinçli olarak daraltır. Rehberlik alma ihtiyacı hisseder.
Toplumsal stres, bireylerin farklı nefes alışların sonucu olan bilinç seviyelerinin psikolojik şaşkınlığından oluşan fikir ayrılığıdır. Toplumsal stres; henüz düzgün nefes alamayan, ayrılık bilincini ve mutsuzluğu deneyimlemek zorunda olan herkesin acılarının kaynağıdır.
Bu durumda kimse kendi egosunu dengelemek için hazırlıklı değildir. Ama herkes diğerlerinin egosunu geri çekmesini ister. Nefes teknikleri genel anlamda, insanın bu eksikliğini gidermesi ve bütünleşme ihtiyacının karşılanması için hazır bir reçetedir. Diyaframdan alınan bütünsel nefesler düşünceyi sessizliğe ve sakinliğe getireceğinden kişiye çabuk bir şekilde acılarının kaynağını hissettirir. Acılarının, sahiplenme ve beklentilerinin karşılığı olarak ortaya çıktığını buldurur.
Dışsal sorunlar tamamen içsel zorlukların uzantısıdır. Bütünden kopukluk cehalet olarak ortaya çıkar. Kişi kendini ifade etmek istediğinde cehaletini sergiler ve sorunları üzerine çeker. Bu egonun kendini ifade etmeye başlamasıdır. Kişi, diğerlerinin aynalamasıyla çalışan kendi egosunun taleplerini diğerlerinin kabul etmesini isterken, diğerlerinin taleplerine karşı tamamen ilgisizdir. Bu durumda kişilik çatışması olur. Bu durum; ailede, toplumda ve her ortamda mutsuzluğu doğurur.
Diyafram nefesinin yaratacağı kesin sonuçlardan bir tanesi de zarar vermeme erdemidir. Diyafram nefeslerinin Tymus bezini uyarması ve etkisini artırması sonucu olarak, süreç içinde kendiliğinden ortaya çıkan zarar vermeme duygusu, egonun kontrol edilmesi anlamında toplumla olan kişilik çatışmasını ve sürtüşmeyi bitirmeye yöneliktir
Zararsızlık hissiyatı kişiyi daha az bilinçli varlıklarla beslenmeye yöneltir ve genellikle kendiliğinden vejetaryen beslenmeye geçilir. Etle beslenmeyi durdurmak; hayvanın kaba titreşiminden, hayvan doğasının yarışan, saldıran ve savaşan etkileşmesinden arınmayı getirir. Aykırı ve uyumsuz varlık yapısının uyumlu ve dengeli hale gelmesiyle medyumsal algılamalar artar, kişi ortak bilince bir seviyeden bağlanmaya başlar.
Diyaframdan alınan bütünsel nefesle oluşan bütünü algılamanın verdiği zararsızlık hissiyatlı doğruluk bilinçliliğini çağırır. Doğru ve dürüstlüğün eyleme geçme oranı zararsızlık anlayışının kuvvetine bağlıdır. Esas olan zararsızlıktır. Bu seviyede zarar veren doğru, yalana eşdeğerdir. Kişi, erdemli olup olmadığına karar vermeden önce kendi hal ve davranışlarının sonuçlarını görmeli, buna göre hareket ederek samimiyeti bırakmamalı ve kendini aldatmamalıdır. Diğerlerinin duygularının incinmesine ya da yaralanmasına yol açan doğrunun, mutlak doğru olmadığını anlamalıdır
Nefes tekniklerinin oluşturacağı süreçte kişi, yeni anlayışlarını eyleme geçerebildiği oranda hızlanır. Aradığı şeyin zıttı olarak kalırsa başarıya ulaşmada zorlanır. Amaç kendi doğamız ve yaşamda aradığımız doğa arasında bir denge kurmaktır. Nefes alıyor olmanın farkındalığı, içinde bulunduğumuz büyük nefesle birleşmek ve ona uyum sağlamakla ilgilidir. Ortak nabzı hissetmek ve ona uyum sağlamakla ilgilidir. Kişi evrensel farkındalığını genişlettiği oranda hürriyetini bilinçli olarak kısıtlar. Sahip olduğu güçlerin yaratacağı sonuçları iyi bildiğinden genellikle eylemsizliği şeçer. Hiçbir şeye etki vermeden, olmakta olanın en mükemmel şekilde gerçekleştiğinin farkındalığıyla nötr bir duruş sergiler. Bu bakış açısı, uyanıklığı ve tüm yanları algılamayı işaret eder. Bu gidiş durgun ve pasif bir hareket değil hızlı ve aktif bir ilerlemedir.
Comments