Hayat hareketten ibarettir. Sadece A noktasından B noktasına gitmekten ziyade yolculuklara çıkın. Sahneye sıçrayarak çıkan bir dansçı, tarlada neşeyle koşuşturan bir çocuk, havada salınan bir jimnastikçiyi düşünün. Hareket etmek, büyüleyicidir. İnsanlar hareket ettiğinde, dansçılar bir ceylana, koşan çocuklar bir çitaya dönüşür, inişe geçen jimnastikçi gibi yerçekimine sadece bir an için meydan okur. Harekete geçtiğimizde kendi doğamızla bağlantı kuruyoruz, burada düşünme ikinci planda kalıyor ve bilincinde olduğunuz tek şey kendi bedeninizin içinde olduğunuzun saf hissi oluyor.
Olimpiyatların zarafeti ve şanı sizi hiç heyecanlandırdı mı? Ya da bir futbol maçında harcanan enerji? Sadece hareket edenleri izlemek bile bizi bedenlerimize bağlar. “bu konu daha önce –ayna nöronlar- postunda açıklandı” Ancak kaykay yapmak, takla atmak veya yoga yapmak için bir olimpiyat sporcusu olmanız gerekmez. Tarlada neşeyle koşturmanın neye benzediğini bilmek için beş yaşında olmanız gerekmez.
Hareket etmek, yalnızca dansçılar, sporcular, çocuklar ve olimpiyat atletlerinin görevi değil. Hareket etmeyi kabullenmelisiniz. Hareket etmelisiniz. Hareketli yaşamalısınız. Çünkü hareket etmek, sıradan bir pazartesiyi haftaya mükemmel bir başlangıç günü haline getirebilir. Salı günü bir arayışa, Çarşamba günü bir maceraya, Perşembe bir zafere, Cuma bir kahramanlığa dönüşebilir. Günlerinizi nasıl geçirirseniz geçirin, HAREKET hakkınızı talep etmeniz ÖZGÜRLÜĞÜNÜZÜ talep etmek gibidir.
Comentarios