Benim bir odam var, odamın kapısı dışarıya açılır. Odamı temiz tutmaktır benim işim, çünkü o odada çok oyun sergilenir.
Benim bir yaramaz çocuğum var. O dışarı açılan kapıdan odama girer-çıkar ayaklarının tozuyla. Ben ise fırsat buldukça üstün körü temizlerim. Tam temizlenmiş olmaz, yaramaz neşeli coşkulu çocuğum yine içeri girer, dışarıda topladığı ne varsa kir pas bırakır ortalığa, coşkuyla anlatır bana birşeyler ve yine yüksek sesle neşeyle bazen ise öfkeyle şımarıkça çıkar gider ardına bakmadan. Onun her çıkışında ortalığa bir göz gezdiririm. Yine batmış!..
Ben radikal bir çözüm bulurum, iyi bir süpürge çözer bu işi ancak. Takarım fişe süpürgemi, köşe bucak temizlerim her yeri, bir de sildim mi tamam. Ama ancak ne kadar temiz kalabilir ki böyle bir çocuğu olanın odası? Yine gelir, yine hararetle anlatır dışarıdakileri, ayakkabıları toz değil bu kez çamur. Bulaştı her yere. yetecek mi süpürge buna?
Kapım! evet kapım, onu kapatmalıyım.
Kapattım ama bu kez bacadan girdi içeri ki daha fena, sadece ayakkabıları değil, daha çok kir pas, çamur ve is olmuş üzeri. Başımı aldım ellerimin arasına. Ne yapacağım?
Kapım açık kalmalı, kapıdan girse daha iyi, süpürgem var iyi ama her an açamam süpürgeyi, başka işlerim var. Evet! Evreka!
Benim güzel, ihmal edilmiş, yaralı çocuğum. Yaramaz değil, öfkeli değil, duyulmak görülmek isteyen çocuğum. O güzel ayaklarını koruyan ayakkabılarını eğer odama girmeden önce çıkarırsan ne iyi olur. Evet, ilk başlarda arada unutacaksın, kızmam. Yavaş yavaş coşkuyla veya öfkeyle içeri gireceksin, belki odamın tam ortasında ayaklarına bakıp yine çıkarmamışım diyeceksin. Üzülme, alışacaksın. Sen bunu farkettiğinde o yüzünde açılan güller benim cennetim. Beklerim.
Comments